Taksim: İstanbul’un Kalbi—Yeniden
17. ve 18. yüzyıllarda, Beyoğlu’nun sınırını belirleyen mezarlıkları, gezinti yerleri, kahvehaneleri ve su dağıtım merkezi ile tanımlanan Taksim, 19. yüzyılın başında Topçu Kışlası’nın yapımıyla askeri bir işlev de kazanmış, yeni rejimin hızla inşa edildiği 20. yüzyılda ise Cumhuriyet’in en kuvvetli ve tartışmalı temsil alanlarından birine dönüşmüştür. Devletin, Bizans ve Osmanlı kimliğini yansıtan Tarihi Yarımada yerine, ilk şehircilik denemelerinin uygulandığı, apartmanları, mağazaları ve eğlence yerleriyle modern bir kimliğin yaratımına uygun Beyoğlu/Taksim bölgesini seçmesi şaşırtıcı değildir. İstanbul’da toplumsal değişim Taksim’in mekânsal dönüşümüyle başlatılmak istenir. Cumhuriyet Anıtı’nın etrafında gelişen meydanı zaman içinde, Taksim Gezisi ve Bahçesi, Talimhane’deki modern apartmanlar, İstanbul Kültür Sarayı (Atatürk Kültür Merkezi) çevreler. 1920’lerden günümüze milli bayramların kutlandığı, kamusal ifadelerin yankılandığı, İstanbul’un toplumsal ve kültürel belleğinin merkezi olmayı sürdüren Taksim Cumhuriyet Meydanı, 21. yüzyılın başında yine büyük mücadelelerin sahnesi olmuş, radikal mekânsal müdahalelere tabi tutulmuştur. Meydanın geleceğini hakkaniyetli ve kapsayıcı biçimde şekillendirebilmek, mekânın hafızasını da aynı şekilde değerlendirmekten geçiyor.
İstanbul Araştırmaları Enstitüsü’nün 2014 yılında açmış olduğu Taksim: İstanbul’un Kalbi sergisinin, hem tarihsel aralık hem de kullanılan görsel malzemeler açısından güncellenmesiyle oluşturulan sergi, İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve İBB Kültür Varlıkları Projeler Şube Müdürlüğü girişimi ile yüksek mimar Arman Akdoğan (IND – International Design) tarafından tasarlan ve Taksim Meydanı’na kurulan “Kavuşma Durağı” isimli toplanma, etkinlik ve sergi strüktüründe yer alıyor. .